9 Eylül 2014 Salı

ŞEHİRDE BİR KINA GECESİ...

Yaşamımın 42 yılını acısıyla tatlısıyla geride bırakıp, yeni yaşımın ilk haftasını  "Eee ben de yaşlanıyorum işte. Bir sürü şey gördüm, geçirdim. Artık devir gençlerin devri" şeklindeki  -hafiften orta yaş depresyonu kalıbındaki- düşüncelerimle devirmeye başlamışken yaşadığım yepyeni bir deneyim, "Yok yahu, o kadar da yaşlanmamışım ben. Bak, daha halen hayatımda yapabildiğim ilkler varmış" dememe sebep oldu.  35 senelik arkadaşım Nilgün'ün evlenmeden önce yaptığı ve benim hayatımda ilk defa katılmış olduğum "Kına Gece"si beni böyle teselli ettiği gibi, aynı zamanda da Türk örf ve adetlerinin yüzyıllardır süregelmiş olan bu ritüelini biraz daha detaylı öğrenmeme yol açtı. 

Güzel gelin adayı arkadaşım Nilgün
Türk-İslam kültüründe kınanın sağlık, güzellik ve törensel açıdan ayrı bir yeri var. "Adanma"yı da sembolize eden kınanın evlenecek olan geline yakılma geleneği Anadolu'da yüzyıllardır süregelmekte. Geleneksel kına gecelerinde kızın evden ayrılışını ve vedayı temsilen yoğun hüzün yaşanırken;  günümüzde büyük kentlerde, özellikle son zamanlarda yeniden revaçta olmaya başlayan kına gecelerinde ise  evlenecek olan genç kız ve arkadaşlarına kına yakılan, eğlenceye yönelik toplantılar tertiplenmektedir. 

Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılırken günümüzün modernize geceleri düğünden iki üç gün önce düzenleniyor. Gelin ve damadın yakın arkadaşlarının katıldığı gecede gelin kına yakımından önce "bindallı" denilen kırmızı kadife elbisesini giyer. Başına da kırmızı bir örtü örtülür. Salonun ortasına boş bir sandalye konur. Geline yakılacak kına etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır. Ellerine mumlar verilen genç kızlar, gelin ve kına tepsisini taşıyan misafir sandalye etrafında dönerler. Daha sonra gelin bu sandalyeye oturtulur ve grup hüzünlü kına türküleri söylemeye başlar. Burada amaç gelini ağlatmaktır. Ağlamayan gelin ise ayıplanır. Bu arada gelinin eline kına yakılırken "Gelin elini açmıyor!" denir. Avucunu açan gelinin eline küçük bir altın konur ve akabinde avuçlarına kına yakılıp, ellerine eldiven geçirilir. Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır. Katılanlara hediyelerin de verildiği gece türkülerle devam eder. 

Nilgün'cüğümün bu güzel gecesi de amacına uygun ve son derece doğal oldu. Mumlarla döndük, şarkılar söyledik, kınalarımızı yaktık. Ve tahmin edin, gelinin kınasını kim yaktı? Cevabı resimde :)


Şehnaz Tuna







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder