29 Aralık 2014 Pazartesi

HAYAT SANA TEŞEKKÜR EDİYORUM !

Her ne kadar "Tüm haftasonu ödevlerini Cuma'dan bitiren" öğrenci tipi olsam da okul öncesine denk gelen Pazar günlerini hüzünle karışık bir kasvet ve karamsarlıkla geçirirdim. Uzun süren okul hayatımın bitimini takip eden Pazar'lar artık eskisi gibi hüzün vermemeye başladılar. Hatta ilerleyen zamanlarda Pazar günleri, arkadaşlarla balıkçıya gidilip keyif yapılacak, hafta içi uğraşmaya vakit bulunamayan, (albüm yapma, makyaj malzemeleri organize etme, oje sürme, kütüphaneyi düzeltme gibi) ıvır zıvır ama zevkli işlerle uğraşılacak ve hatta kimi zaman hiçbir şey yapmadan kışın battaniye altı, yazın ise havuz kenarında miskin miskin yatılarak tembelce zaman geçirilecek bir gün kategorisine girerek haftanın en sevdiğim günlerinden biri haline geldi. Ardımızda bıraktığımız Pazar da onlardan biriydi. 

Bugün canım kızım Deniz (Denom), onun dünya tatlısı "kanka"larından ikisi, Leyla ve Yasmin,  üvey kızım Melda (Türkçe'de bağımızı tanımlayacak başka bir kelime henüz var olmadığı için sevmesem de mecburen bu antipatik terimi kullanmak zorunda kalıyorum. Ne fena! Gerçi geçenlerde Melda beni birisine "kardeşimin annesi" diye tanıştırmıştı. Ben de "kızımın ablası" diyebilirim mesela. Fena fikir olmayabilir :)) ve ben bu yıl ilki düzenlenen "mis gibi" bir festivale katıldık. İstanbul Kahve Festivali... Diğer yazılarımda olduğu gibi bu sefer de festivalin ayrıntılarına girip zaten internet sayesinde her yerden ulaşılabilecek bilgilerle sayfayı doldurmayacağım. Benim için bu festival, anı depomda yerini alacak özel bir günün keyifli bir aracı oldu. Onsekiz sene önce dünyaya getirdiğim bebeğimin hayata adım atmaya hazırlanan genç bir kız,  babasıyla evlendiğimde henüz on yaşında olan, gözünde kalın camlı gözlükleriyle, kocaman kocaman gülen, "Şehnaz Abla, Şehnaz Abla" diyerek meraklı meraklı sorular soran o minicik, esmer kız Melda'nın ise bugün genç bir iş kadını olarak yanımda bana eşlik etmeleri, onlara pek hissettirmediysem de beni çok duygulandırdı. Onlarla sohbet edebilmenin, bir kahveyi tadabilmenin, fikir alışverişinde bulunabilmenin, yeri geldiğinde muziplikler yaparak kahkahalarla gülebilmenin ölçülebilir bir bedeli gerçekten yok. Fikrimce, bu sene ilki yapılan İstanbul Kahve Festivali'nin -ziyaretçi kalabalığını gözönünde bulundurduğumda- devamı muhakkak gelecek. Ama bugünün aynısı aynı ekiple, aynı şekilde bir daha yaşanmayacak. İşte ben de bu yüzden yaşandığı esnada oldukça sıradan gözüken ama aslında bir daha eşi benzeri olmayacak deneyimlerimi kalemim elverdiğince bloğuma kaydediyorum. 

Denom, Tinky, Ben ve Melda

Yasmin, Denom, Tinky, Ben, Melda ve Leyla

Herkes gibi benim de hayatımın sürüyle iniş çıkışları oldu. Halen de olmakta. Hayattaki en büyük gayem ise, mutluluğumun kıymetini bilmek, mutsuz zamanlarda ise olabildiğince yıkılmadan ayakta kalabilmek. Yaşamın koşturmasında bazen çok basit mutlulukları atlayabiliyoruz. İşte ben kırklı yaşlarımla beraber hayat terazimin mutluluk tartısını daha çok doldurmaya çalışıyorum. Fark etmeye çalıştıkça da aslında hayatın bana ufak ufak da olsa gizliden gizliye ne kadar çok mutluluk bahşettiğini görüyorum. Ve işte bu yüzden:

"HAYAT SANA TEŞEKKÜR EDİYORUM !"

Denom ve Ben



Şehnaz Tuna



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder