11 Aralık 2014 Perşembe

BU ÜLKEDE BİR ÖĞRENCİ SERVİSİNE DE ATEŞ AÇILABİLİNİYORSA ARTIK BİZ NE DESEK BOŞ!

Yolun yarısını geçtim diye mi bilmem ama artık çevremdeki güzellikleri görmeye daha çok çabaladığım kesin. Buna bağlı olarak da bloğumda yer alan yazılarım genelde keyifli konulardan oluşuyor. Ama, ben ne kadar güzeli yakalamaya çabalasam da hayatın tıpkı madalyonun öbür yüzü gibi bir de "gazetelerde üçüncü sayfa haberi olan" bir yanı da malesef var. Bu sabah çok az bir uyku ile güne başladım. 1 Kasım'dan beri süregelen ve kesinlikle ziyaret etmek istediğim 2. İstanbul Tasarım Bienali bu hafta sonu bitiyor. Benim ise bu hafta sonu Şeb-i Arûs törenlerine katılacağım bir Konya-Mevlâna gezim var. O yüzden bienale gidebileceğim tek günüm bugün. Spor takıntım ise malum. Günün başlangıcında biraz kardiyo yaptıktan sonra önce Bienal daha sonra da çok sevdiğim arkadaşım, güzel kalpli sanatçı Emre Ertürk'ün exclusive çanta kreasyonlarını sergileyeceği yeni yıl buluşmasına gideceğim. Emre'ciğimin davetini takiben, Tarabya Pierre Loti'de bu sene lise 2'ye giden oğlumun veli toplantısı var. Bu koşturmanın ardından güzel bir konser beni bekliyor olacak. Biletlerini birkaç ay önce aldığım Taksim Trio bu gece İKSV Salon'da sahne alacak. Gayet dolu ve hoş geçecek bugünün heyecanı ile gazeteyi açtım. Ben "üçüncü sayfa haberleri"ni genelde hiç okumam. Ama bu sabah Cengiz Semercioğlu'nun köşesinde "Öncelik Okul Servisinin" başlığı altında yazdığı yazı tam da bu nitelikte bi haberdi. Okuduğumda tüylerim ürperdi.


Yine silah yine kurşun! Hem de kurşunun hedefi bu sefer 11 yaşında bir kız çocuğu. Bir daha okudum. Sonra bir daha. Sonra internete girdim. Haberin videosunu da izledim. Olay Mersin'de yaşanmış. Ama ne farkedecek? Her an her yerde olabilir. Kızımı o kız çocuğunun, kendimi ise o çocuğun ebeveynlerinin yerine koydum. Bu nasıl bir travmadır? Çocuğunuzun okuldan eve gelmesini beklerken bir telefon: "Çocuğunuz vuruldu! Yok yok bir olaya falan karışmadı. Servisle eve gelirken!". Serseri kurşun haberlerine aşinayız. Maç sonrası, ya da düğünlerde atılan maganda kurşununa hedef olanları üzülerek okuyoruz. Ama artık benim şiddete tahammülüm mü azaldı ya da olayın gerçekleşme yeri ve sebebinin garipliğinden midir bilmiyorum ama kabullenemedim bir türlü okuduğum bu haberi. Sonra sadece o kurşunla vurulan ufacık kız çocuğu değil, servisteki tüm çocukların yaşadıklarını hayal etmeye çalıştım. İçim daraldı. Peki ya sebep? Yol vermeme kavgası. Silahını çıkarıp sorumsuzca ateş eden bu medeniyetsiz şahıs, okul servisine yol vermeme amacıyla çıkarıyor kavgayı. Çok merak ediyorum söz konusu vurulan çocuk kendi çocuğu olsaydı tepkisi ne olurdu?

Tüm bunların altında yatan eğitimsizlik, refah düzeyindeki düşüklük ve vicdan eksikliği ama herşeyden önemlisi silah satışı, taşınması ve bulundurulması konusundaki denetimsizlik. O çocuk ölebilirdi de. Ölmedi allaha şükür, yaşıyor. Ama ben bir klinik psikolog olarak eminim ki o masumun ufacık bedenine isabet eden kurşunun yarası zaman içinde geçecek. Fakat, ruhundaki travmanın iyileşmesi çok ama çok zaman alacak!

Şehnaz Tuna

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder