Uçuşum sabah erken saatte ise bir gece önce hissetmeye başladığım o tatlı heyecan gözümü güne açtığım anda, gerçekleştirdiğim her adımından son derece keyif aldığım bir ritüele dönüsüyor. Daha farklı bir özen gösteriyorum sanki yolculuk sabahlarında ben. Köpük köpük duşumu alıyor, en sevdiğim kremlerimi sürüyorum. Bir gece önceden hazırladığım kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra belli belirsiz bir pudra ile çok hafif bir makyaj da yapıyorum. Havaalanlarını da çok seviyorum. Alacağım birşey olmasa bile hiçbirşey düşünmeden mağazaları gezmeyi, taze ve sıcacık kahve kokusunu içime çekmeyi, herbiri birbirinden tamamıyla farklı yüzlerce insanı gözlemeyi, onların yolculuklarının sebeplerini tahmin etmeye çalışmayı, bekleme salonlarında gazetemi okuyup, i-pad'imde zaman geçirmeyi, geride bıraktıklarımla mesajlaşmayı...
Tüm bu bahsettiklerim aslında olağan gözükse de ben bunları yaşayabildiğim için kendimi çok ama çok şanslı hissediyorum. Sağlık ve imkanım el verdiği ölçüde de seyahat etmeye devam edeceğim. Gitmeyi planladığım, hayalini kurdukça heyecanlandığım hedeflerim var. Sakura ağaçlarının açtığı kısacık mevsimde Japonya'ya gitmek istiyorum mesela. Tüm ihtişamıyla gürül gürül akan Niagara Şelaleleri'nin serinliğini hissetmek istiyorum bedenimin her noktasında. Deniz üstündeki "bungalow"larda uzun uzun uyumak, Afrika'da şimdiye dek sadece kafeslerinin arkasından görebildiğim hayvanların doğal ortamlarında onlarla beraber olabilmek ve onlara dokunabilmek istiyorum. Hiçbir zaman hiçbir seyahat için geç değil. Dedim ya, yakın ya da uzak, kısa ya da uzun fark etmez. Her bütçeye uygun yüzlerce yurt içi ve yurt dışı turları da var. Hayatlarımızdan unutamayacağımız seyahatler hiç eksik olmasın. Yeter ki sağlığımız olsun!
"Dünya bir kitaba benzer, seyahat etmeyenler ise sadece bir sayfasını okurlar!" St. Augustin
Şehnaz Tuna
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder